Vedalar gözüyle sevenler içindir çünkü gönülden sevenler ayrılmaz

Vedalar gözüyle sevenler içindir çünkü gönülden sevenler ayrılmaz

Mevlânâ Celaleddin-i Rumî

Sevgi denildiğinde akla bir erkeği yada bir kadını sevmek gelir nedense… Sevgiyi, böyle muhteşem bir hissi bu kadar sınırlandırmamalı insan… Sevgi, yücedir Allah’ı seversin, onun sevdiklerini seversin, anneni seversin, babanı seversin, kardeşini, arkadaşını seversin… Öyle bir zaman olur ki gökten yere süzülen sağanak yağmuru seversin. O, ne kadar senin onu sevdiğini hatta böyle bir olgudan haberi olmasa bile yeni doğan bir bebeği seversin. Seversin sevmesine de neden seversin?

İnsan gözünün görmediğini bile seviyor değil mi? Ne muhteşem bir duygudur ki yüreğini ortaya koyup ölmek pahasına olsa bile vazgeçmiyor insan bazen. Nede güzel demiş Mevlana; “Vedalar gözüyle sevenler içindir.” Yani göz görmeyince gönül unutmaz unutamaz! Günlük dilde çok kullanmışızdır, hatta şunun garantisini verebilirim herkes ömründe bir kere dahi olsa kullanmıştır bu sözü. Ama gözler görmeden de sevmek için koymadımı onu yüreğinin en güzel köşesine. İnsan bir sokak bir şehir yada bir ülke öteye gidene kadar sevmedi sevdiğini. Gönlü sevmekten alıkoyamazsınız, çok uzaklara gitmiş olsa dahi yapamazsınız bunu. Göz görmez ama gönlün gözü daima o eşi benzeri olmayan insanın (sevdiğinin) üzerindedir. Adım adım izler onu ne pahasına olursa olsun. Her bir atışında inceden sevdiğinin adını sayıklar durur yürek. İnsan nefes aldıkça, sevmeye ihtiyaç duyar yürek. Yüreğin nefesini kesemezsin, bir insanın sesini kesebilirsiniz ama yüreğinde ki sevginin çığlıklarını kesemezsiniz. Kesilseydi yazılır mıydı bunca şarkı? Kesilseydi, ilk önce Mecnun’un yüreğinde ki çığlıklarını keserdi Leyla.

Sevgi, emektir.

Sevgi, fedakarlıktır.

Sevgi, bir annenin gece uykusunda üzeri açılan bebeğinin üşüdüğünü hissedip uyanmasıdır.

Sevgi, bir babanın oğlu ile bilek güreşi yapmak için kıyasıya mücadelesidir.

Sevgi, bir kız çocuğunun ilk baba deyişiyle babanın sahip olduğu eşsiz muhteşem duygudur.

Göz görmese de, bir anne çocuğunu sevmekten asla vazgeçmez.

Göz görmese de, kalp yaradanını sevmeyi hiçbir sevgiye değişmez.

Göz görmese de, bir gurbetçi vatanının sevgisiyle, özlemiyle yaşamaktan vazgeçmez.

“Sevgi” anlatılmaz yaşanır…

Sevgi aşktır kimi zaman…

Belki de bütün sırlar, sevginin aşka dönüştüğü anda saklıdır

Kimi zaman, gözyaşınızın bir zerresinde saklarsınız sevginizi, kimi zaman telefonun ahizesine “alo” diye seslenişinizdedir. Ama her ikisinde de aynıdır sevgi. Adı birdir, kimi zaman yürekte bıraktığı sızı birdir, acı birdir. Sevince siyah yoktur hayatında insanın, her şey tozpembedir. Sizi, ondan başka kimsenin üzmeye cesareti yoktur, üzülmezsiniz çünkü sizin sevginiz aşka dönüşmüştür. Sevdiğiniz dünyanın en yakışıklısı/güzelidir ve aynaya baktığınızda, bakışlarınızda onu görürsünüz, gözbebeklerinizin içinden bakar size. . O asla hata yapmaz ve yeni doğmuş bebek masumluğunu taşır üzerinde, tabi size göre. Sevgi mantıktan hep bir sıfır önde olmuştur. Mantıklı düşünemezsiniz çünkü dünyanın en iyi insanıyla birliktesiniz (!)

Ve sevgi imkansızdır bu durumlarda… İmkansızlaştıkça sevesiniz gelir onu. Ne gürleyen gökler korkutabilir sizi, ne çakan şimşekler. Titreyen mum alevi gibi ürkek ve savunmasız olur yüreğiniz ve bir o kadar da kırılgan. Her şeyi göze alıp çıkmışsınızdır yola, yolun sonunda sevginizle bir başınıza kalma ihtimalini bile bile. Bir yaban otuna gül gibi bakabilir mi insan ve sevince, gülün dikeni bile batmaz elinize. Batsa bile kanatır ama canınızı yakmaz. Size verdiği küçük bir zerre bile en güzel çiçekten daha değerlidir sizin için. Kışın tam ortasında sımsıcaktır yüreğiniz, yazınsa muhteşem bir ihtişamla serinletir yüreğinizi. Sahi sevgi her şeyi göze aldırır mı? Bu soruya “evet” cevabını vermek istiyorum.

Ben sevdikçe mutlu oldum ve mutluluğu çok SEVİYORUM gözle görülür elle tutulur bir yanı yok ama verdiği duygu paha biçilemez.

Sevdikçe hayat daha da güzelleşir. Gönülden sevin! Sevin ki ayrılık mümkün olmasın…

​Ayrılık telaffuzu zor, kendisi insan üzerinde ağır bir yük oluşturan,genelde bazı konularda olduğu gibi hassasiyet gösteren,durumlarda da insanı bunaltan bir kelime.. Ama var olan bir gerçek.. Ayrılık denmişse ,ayrı olma durumu ile  herhangi bir şekilde insanın sevdiğinden sevdiklerinden ayrı düşme hali ile yaşadığı,hissettiği duyguların toplamında üzüntünün, kendi üzerinde yarattığı, olumsuz etkilerinin,belirgin özelliklerinin, insanın göz bebeklerindeki bakışta, gizlenen halidir. 
En büyük ayrılık, insanı bir şekilde yaşamdan koparan, nefesinin  tükendiği, ayrılıktır, bu soğuk, ürpertici olduğu kadar ebedi ayrılığın başladığı noktadır.
Bu ayrılıkta çok gözyaşının hatırası vardır.. Esasında sebebi ne olursa olsun yaşın kaç yaş isterse olsun, hiç hesaba katılmadığı, En büyük acı budur..

Ayrılıkta yaşanan diğer hallerden bir diğeri ise gurbette yaşayan ülkeden uzak olan akrabalar,kardeşler,dostların birbirine duyduğu hasrettir.. Burda mesafelerin önemi kavuşmada öne çıkan,ancak giderilebilen,çaresi olan bir ayrılık şekli mevcuttur..

Diğer ayrılıklar ne şekilde olursa olsun ki gençlerde %95 oranında olan boşanma halleri ile acil kararlar neticesinde oluşan evlilik denen müessesenin bozulma halindeki ayrılık travmalarıdır.. olağan olduğu kadar araştırılması gereken ayrılıklar olup bu konulara çözüm şarttır..

Sonuçta gençlerin yaşadığı ilk aşklar,ayrılıklar,sevgili arkasından duyulan  heyecanlar elbette yaşamın süregelen devamında karşımıza  çıkan ayrılıkların bir diğer çeşididir.

Her insanın yüreğinde  bir çok ayrılığın fotoğraf albümü vardır. Her ayrılığın günü ile yılı ise unutulmayan kareler olarak albümün sayfalarında duran anılardır..

Sonuçta adı ne olursa, olsun, her ayrılık acı bir iz bırakır derken ..

Bu güne nokta mı?

” Vedalar; gözüyle sevenler içindir, çünkü gönülden sevenler ayrılmaz. ” #Mevlana

Vedalar gözüyle sevenler içindir çünkü gönülden sevenler ayrılmaz