“İşte tam bu saatte yara gibidir su”
Cemal Süreya
II. Yeni’nin önemli temsilcilerinden biri olan Cemal Süreya’nın, aynı zamanda üçüncü şiir kitabının da adı olan “Öp Beni Sonra Doğur Beni”, tipik bir “dönem” şiiridir. Bu şiirde, şairin kendi biyografisinden açılan bir sayfanın, şiirin temel çatısını oluşturduğunu görürüz.
Şiirin final bölümü oluşturan “annem ben küçükken öldü/öp beni sonra doğur beni” mısraları, şair biyografisinden gelen gerçek bir haberin geniş kitlelerle paylaşımını yapmıştır. Böylece, hem şiirin beslenme kaynağı, hem de -bir anlamda- yazılmaya iten neden kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Keza, psikalitik teori, bireyi zihinsel hayatın katmanları içinde durum ya da ortamdan çok kendi biyografisinde analize çalışır.
İnsan davranışlarının bilinçdışı mekanizmalarla ilişkilendirilmesi esasına dayanan psikanalik teori, bellekte kodlanan ve daha sonra ulaşılarak manipüle edile(bile)n bilgilerin zihinsel temsillerle birleşip bireyin dışa/vurumunu gerçekleştirdiğini düşünür. Bu noktada birey, zihinsel harita, kişisel mekân, kişisel mesafe gibi kavram ve olgulardan geçerek kendi(si)ni şekillendirir. Cemal Süreya, “Öp Beni Sonra Doğur Beni” şiirinde imaj, hayal ve çağrışımlarla, hem anlamın genişlemesine, hem derinleşmesine, hem de çoğalmasına yol açmıştır. Çoğunlukla dış dünyadan alınan öğelerden yola çıkan şair, şiirde onların çağrıştırdığı izlenim ve algıların (bizim) iç dünyamıza yansıyan görüntülerini metin içerisine taşımıştır. Bunun ötesinde, varlık ve olayların beş duyuyla algılanan görüntülerinin fiziksel özelliklerin çağrıştırdığı soyut biçimleri şiirin potasında eritmiştir. Ayrıca şairin empresyonist bir bakışla dış dünyadan yararlanması ve dış dünya ile içselliği birbirine yaklaştırması, bellek-mekân-yaşanmışlık koordinasnunu sağlamlaştırmıştır.
Şiirlerinde genellikle bizi, aşka, hayata, ölüme karşı kışkırtan şairin, bu kez başlığa taşınan, sebep-sonuç ilişkisine dayanan, “öp beni sonra doğur beni” söylemi, daha şiirin başından itibaren bir kadına “sığınma” isteğini ele verir. Bunu, şiirdeki “evlerden taraçalardan/gelip sesime yerleşiyor” söyleminde de bunu net bir biçimde görürüz. Bu söyleyişin içindeki “ses” şairin hayatı, belki de bedenidir. Çünkü bu sığınma ihtiyacını/duygusunu hep bedeninde taşımıştır.
Cemal Süreya’nın “Öp Beni Sonra Doğur Beni” şiirine metinlerarasılık noktasında yaklaşırsak; Cahit Külebi’nin “Hikâye”, Metin Altıok’un “Sarıl Bana” şiirleriyle paralel okumalar görebiliriz. Cahit Külebi’nin “Hikâye” şiirinin genelindeki atmosfer ile “Benim doğduğum köylerde/Ceviz ağaçları yoktu/Bu yüzden serinliğe hasretim/Okşa biraz” mısraları ve Metin Altıok’un “Anamın bıraktığı yerden sarıl bana” söyleminin öne çıktığı, “Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hâlâ/Sevgiler bekliyor sürekli senden” mısraları şair/sanatçı psikolojisinin de dışavurumunu gösterir.
Biyografiden esere taşınan bütün yansımalar, şiir çözümlemesinde ve modern edebiyat eleştirisinde inceleme yapanların işini kolaylaştırır. Cemal Süreya’nın “Öp Beni Sonra Doğur Beni” şiiri de, lirik temelli ve akıcı bir metin farkıyla, özellikle de, genel anlatımını kuşatan ve akılda kalıcı olan “annem ben küçükken öldü” mısraı/haberi ile dikkat çekmiş ve biraz da çözümlemede işimizi kolaylaştırmıştır.